Bu Makalemizde, 13 Nisan 2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7394 sayılı “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” unun 19. Maddesine eklenen ve 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanun’unda değişiklik öngören, geçici 6. maddesine ilişkin düzenlemenin 488 sayılı Damga Vergisine etkisi, mükelleflerce peşinen ödenmiş ancak akdin temsil ettiği tüm ifa yerine getirilmeden Kanuni düzenleme gereği feshi gerçekleşmiş sözleşmelerden kaynaklı “damga vergisinin iadesine” ilişkin Vergi İdaresinin görüşü ve emsal içtihatlar çerçevesinde konunun başlıkları tasnifinde yapılacak değerlendirmeler, bu Makalemizin konusunu oluşturmaktadır.
Kamu İhale Sözleşmelerine İlişkin Mevzuat Düzenlemeleri:
Bilindiği üzere, 4735 Sayılı Kamu İhale Kanunu ile kamu hukukuna tâbi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak usul ve esasları belirlenir. Yine bu süreç neticesinde ihaleye bağlanılan yüklenici ile yapılacak sözleşme hüküm ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeler ise 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun mer’i düzenlemeleriyle şekillenmektedir. Bu Kanun, Kamu İhale Kanununa tabi kurum ve kuruluşlar tarafından söz konusu Kanun hükümlerine göre yapılan ihaleler sonucunda düzenlenen sözleşmeleri kapsamaktadır.
Bu gerek dolayısıyla, Makale konumuzun olan sözleşmeler üzerinden hesaplanan damga vergisinin iadesi, kurulu ihale sözleşmelerin uygulanmasını düzenleyen 4735 sayılı Kanun ilişkili olmasından kaynaklı, 4753 sayılı Kanun düzenlemeleri dikkate alınarak değerlendirmelere yer verilecektir.
Anılan Kanun’unun 19. Maddesinde “ … 1/1/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihale edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işler ne ilişkin Türk Lirası üzerinden yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmelerden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla gerçekleşme oranı ilk sözleşme bedelinin yüzde 15’ ne kadar olanlar (bu oran dâhil) yüklenicinin başvurusu üzerine feshedilip tasfiye edilir… Bu kapsamda düzenlenecek fesihnamelerden damga vergisi alınmaz…” hükmüne yer verilmiştir.
Konu Olaya İlişkin Vergi Mevzuatı Düzenlemeleri ve Değerlendirmelerimiz:
Makale konumuzun temas ettiği hususları vergi hukuku kapsamında açıklama getirmek maksatlı asli düzenlemelerin yapıldığı 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun düzenlemelerinin irdelenmesi gereklidir; Ancak 488 sayılı Damga vergisindeki düzenlemelere geçmeden, Makale konumuzun temas ettiği ve sektörde faaliyet gösteren paydaşların fazlaca kullandığı birkaç terime açıklama getirmenin, siz değerli okuyucularımıza konunun daha anlaşılır kılınmasına ve uygulamada rastlanılan ifadelerin anlaşılmasına fayda sağlayacaktır;
– İhale Karar Pulu: Artırma ve eksiltmeye tabi ihalelerden damga vergisi alınmaktadır, bu gerekle, söz konusu ihale teklifi üzerinden aranacak olan ve 488 sayılı Kanuna ekli 1 sayılı cetvelde yazılı kağıtlardan olması dolayısıyla teklif bedeli üzerinden aranacak “damga vergisi” tutarına “ihale karar pulu” olarak ifade edilmektedir. Sonuç olarak, ihale karar damga vergisi ile karar pulu aynı anlama gelmektedir. Bu şekilde belirtilmesindeki neden ise Damga Vergisi Kanunu’nun eski ödeme uygulaması olan ve Kanununun 15. Maddesinde düzenlemesi yapılan ödeme usullerinden olan “damga pulu yapıştırma usulü” [1]dolayısıyla uygulamada belirtilen şekilde ifade edilmiştir.
– İhale Karar Pulunun Hesaplama Metodu: İhaleyi yüklenicisinin verdiği teklif bedeli matrah kabul edilerek, belirtilen matrahın binde 5,69 oranı ile çarpılması neticesinde bulunan tutar, ihale karar puludur.
– Doğrudan Teminde Usulüyle Yapılan İhalelerde Karar Pulu Kesilir mi Damga Vergisine Konu mudur?
Doğrudan temin yöntemi bir ihale usulü değildir, ayrıca bu yöntem alımlarda süreç pazarlık usulüyle yürütülür ve yüklenici firmanın üstün bir hakkı veya alımın yapılmasının aciliyet gerektirecek Kanuni hallerin varlığı gereklidir. Bu nedenle, İdareler doğrudan temin yöntemine göre yaptıkları alımlarda genel olarak sözleşme serbestisi hükümlerine göre yerine getirirler. Sonuç olarak, ihale teklifleri alınmadan neticelendirilen alımları temsil eden sözleşmelerde “damga vergisi” sözleşme hükümleri üzerinden hesaplanacak olup ayrıca ihale karar pulu aranmayacaktır. Bu çerçevede, idarelerin 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesi kapsamında yapacakları alımlar nedeniyle belli parayı ihtiva eden bir sözleşmenin düzenlenmesi halinde bu sözleşmenin, idarelerce kurulacak ihale komisyonlarınca bir ihale kararının alınması halinde bu kararın, damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir. Ancak, söz konusu alımlar nedeniyle belli parayı ihtiva eden bir sözleşmenin düzenlenmemesi ve ihale komisyonları kurularak bir ihale kararının alınmaması halinde ise damga vergisinin aranılmayacağı tabidir.
- İhale Kararında Damga Vergisi Mükellefi Kimdir?
488 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi damga vergisinin mükellefinin kim olduğunu düzenlemektedir. Anılan maddenin birinci ve ikinci fıkralarında “Damga Vergisinin mükellefi kâğıtları imza edenlerdir. Resmî dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kâğıtların Damga Vergisini kişiler öder.” hükmü yer almaktadır.
İhale kararlarında ihalenin üzerine yapıldığı isteklinin imzası bulunmamasına rağmen genel kabul gören ve Maliye Bakanlığınca da 17 Seri No’lu Tebliğ’de yapılan düzenlemye göre; ihaleyi veren tarafın resmi daire olduğu hallerde, ihale kararında sadece resmi dairenin imzası olsa dahi, Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme uygulama alanı bulur. Bu düzenlemeye göre de, “resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder”, diğer bir deyişle mükellefiyet/ödeme işlemi gerçek veya tüzel kişinin sorumluluğunda olacaktır.
17 Seri No’lu Tebliğ’de bu kapsamda; “Bilindiği üzere, Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında, resmi dairelerle kişiler arasında düzenlenen kağıtların damga vergisinin kişiler tarafından ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, ister yalnızca resmi dairenin imzası, isterse resmi daire ile kişinin imzası birlikte bulunsun, kağıda ait verginin tamamı kişiler tarafından ödenmektedir.” açıklaması yapılmaktadır.
- İhale Karanında veya İhale Sonrası İşlemlerde, Damga Vergisini Doğuran Olay Nedir?
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 19 uncu maddesinde vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı hüküm altına alınmıştır. Bu genel kural çerçevesinde damga vergisini doğuran olayın ne zaman gerçekleşeceğine yönelik düzenlemeler şu şekilde tasniflenmiştir:
“… damga vergisinde vergiyi doğuran olay kâğıtların düzenlendiği an olduğu, … ile ilgili olarak sözleşme ve ihale karının imzalanmış olması durumunda damga vergisini doğuran olayın meydana geldiği, … vergiyi doğuran olayın, duruma konu sayılan kağıtların Türkiye’de düzenlenmiş olması gerektiği…” ayrıca damga vergisinde vergiyi doğuran olayın tekemmülü için;
1) Vergiye konu bir kağıdın varlığı, (elektronik veri olabilir)
2) Kağıdın yazılıp imzalanarak veya imza yerine geçen işaret konularak düzenlenmiş olması, (elektronik güvenli imza şerhi kabul edilebilir.)
3) Düzenlenen kağıdın hukuki sonuç doğuracak şekilde ilgili yerlere ibraz edilmesi,
şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerekir. (Mükellefiyet kapsamı dışında ise, resmi dairelere ibrazın mevcudiyeti, durumu sağlayacaktır.)
Kanunda kağıtlar terimi, “… yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade eder.” Hükmüne yer verilmiştir. Anlaşıldığı üzere, damga vergisinin konusunu kağıtlar oluşturduğundan, bu kağıtların düzenlenmesi anında vergiyi doğuran olay meydana gelmiş kabul edilecektir. Bir başka anlatımla, bir kağıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için kağıdın hukuken tekemmül etmiş ve herhangi bir hususu ispat veya belli edecek nitelik kazanmış olması yeterlidir.
Yine günümüz koşulları gereği, dijitalleşme inovasyonun gereği olarak, dijital belgelerin de aynı kuvvete haiz olduğu, söz konusu dijital belgelerinde de güvenli/nitelikli elektronik imza ile şerhlenmesi, damga vergisini konusuna girmekte ve verginin tekemmülü için yeterli kabul edilmektedir.
Damga vergisinde, vergiyi doğuran olay, 488 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı tabloda yer alan ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan kağıtların yazılıp imzalanması ya da imza yerine geçen bir işaret konulması anında meydana gelmekte ve sözü edilen Kanunda gösterilen zamanlarda ödenmesi gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Tüm açıklaması yapılan düzenlemeler beraberce değerlendirildiğinde, ihale kararlarında damga vergisini doğuran olayın tekemmülünün, usulüne uygun kurulan ihale komisyonlarının aldığı ihale kararlarının düzenlendiği anda oluşmakla beraber hususun istekliye bildirildiği anda damga vergisi vergi mükellefiyetinin doğduğu şeklinde bir kabul edilmesi gerektiğinin ve tecrübe uygulamanın bu yönde geliştiğini söylemek mümkündür.
Her ne kadar “Damga vergisini doğuran olay” hususunda kağıdın (ihale kararının) imzalanıp ilgiliye tebliğ edildiği an olduğu yönündeki değerlendirmeler genel kabul görmüş ve uygulamada teamül haline gelmişse de, ihalenin bir süreç sinselensinin olduğu, dolayısıyla sözleşme imzalanmadan bu sürecin tamamlanmadığı, bu nedenle tek başına değerlendirmede, ihale kararlarında vergiyi doğuran olayın, sözleşme imzalanması ile meydana gelebileceği/geldiği yönünde görüşlerin de kabul edilebileceğini söylemek mümkündür.
Konuya ilişkin, uygulamada karşılaşılan tezatlıklar ve eksik mevzuat düzenlemeleri dolayısıyla, bazı durumlara ilişkin mer-i mevzuat düzenlemeleri kapsamında değerlendirmemiz, çözümsüz durumlara ilişkin çözüm önerilerimiz şu şekildedir;
- 4734 sayılı KİK gereği sayılı ihale yetkilisi tarafından onaylanan ihale kararı “kesinleşen ihale kararı” olarak tanımlanmakta ve bu karara bağlı olarak, ihale üzerinde bırakılan istekli için damga vergisi mükellefiyeti doğmaktadır. Aslında alınan ihale kararı şikayet ve itiraz sürelerini tamamlamış, kesinlik kazanmamıştır. Ancak gerek ilgili idarenin itiraz değerlendirmesi neticelendirilmeden, gerek Kamu İhale Kurumu şikayet merci olarak, gereği şikayet olayını çözüme getirmeden, ivedi damga vergisinin tahsiline yönelik aksiyon işlemlerin, İdare ile yüklenici arasında ödenen damga vergisinin uyuşmazlık konusu edilmesine neden olmaktadır.
- Diğer bir çelişkili husus ise ihale isteklileri arasında ekonomik ve teknik verimlilik, mali yeterlilik hususlarında yapılan mukayese çalışmaları neticesinde; en avantajlı teklif olarak değerlendirilerek ihale üzerinde bırakılan isteklinin, mevzuatta belirtilen şartları yerine getirerek sözleşmeyi imzalamaması durumunda; ikinci en iyi teklifin değerlendirilmesi ve alınan geçici teminatın irat sayılması halindeki müphem durumdur.
Bilindiği üzere, 4734 sayılı KİK’de belirtilen esas ve usullerinin uygulanması neticesinde 4735 sayılı KİSK’ göre sözleşme imzalayabilir. Böyle bir durumda ihale kararına ilişkin damga vergisini kim ödeyecektir, ilave aynı konuda mükerrer damga vergisi talebi mi olunacaktır? Sözleşmeyi imzalamayan ve geçici teminatı gelir kaydedilen istekli, ayrıca damga vergisi mükellefi mi olacak mıdır? Ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibinin sözleşmeyi imzalayabilmesi için hem ihale kararına ilişkin damga vergisini hem de sözleşmeye ilişkin damga vergisini ödemesi halinde, damga vergisinin oluşumu ve verginin uygulanmasına ilişkin güvenlik ilkesi ihlal edilmiş olmayacak mıdır? Aslında önceki maddede belirtilen çözüm önerimiz bu madde içinde uygulanması halinde, sorunsal haline gelen/gelecek olan tüm hususlara çözüm getirmiş olunacaktır. Böylece, Devletin anayasal vergileme politikasına ve birel vergilemeye uygun düşen bir uyumlaştırma da sağlanmış olacaktır.
Damga Vergisi Matrahının Oluşumunda KDV Dahil Edilip Edilmeyeceği Hususu:
Konuya ilişkin Mali İdare 30 seri nolu Damga Vergisi Tebliğiyle açıklama getirmiştir. Anılan tebliğde, damga vergisi matrahına dahil edilen katma değer vergisinin, üstlenilen işin ya da verilen hizmetin bir bedeli olmadığı, bu nedenle katma değer vergisinin damga vergisi matrahına dahil edilmesi halinde, verginin vergilendirilmesi gibi bir sonuç doğuracağı gerekçesiyle, damga vergisi matrahına dahil edilmemesi gerektiği açıklanmıştır.
Ancak anılan Tebliğde, ÖTV’nin Damga Vergisi matrahına ilave edilip edilmeyeceği yönünden herhangi bir değerlendirme veya açıklamaya yer vermemiştir. Ancak ÖTV Kanun’unun 10. ve 11. madde düzenlemeleri gereği, ÖTV matrahının oluşumunda KDV Kanun düzenlemelerine atıf yaptığı, KDV Kanun’unun 20. Ve 24. Maddeleri gereği, her türlü verginin KDV matrahına dahil olduğu yönünde düzenleme içermesi dolayısıyla, hesaplanacak damga vergisinin KDV matrahına dolayısıyla ÖTV matrahına da ilave edilmesi gereklidir. Bu yorumsal mevzuat gereği değerlendirme dolayısıyla; damga vergisi matrahına, hesaplana KDV ve ÖTV tutarının dahil edilmemelidir. Ki bu hususta Danıştay 7. Dairesi 12.11.1992 tarihli kararında;
“… Banka tarafından yükleniciye ödeneceği kabul edilen katma değer vergisinin de ihale bedeline katılması suretiyle bulunan miktar üzerinden damga vergisi alınması vergiden vergi alınması sonucunu doğuracağına, Damga Vergisi Kanununda katma değer vergisinin de matraha gireceği yolunda açık bir hüküm bulunmadığına göre, fazladan alındığı anlaşılan dava konusu damga vergisinin davacıya ret ve iadesine karar verilmesi yerinde olduğu…” yönünde içtihat kurmuştur.
Konu Olaya İlişkin Maliye İdaresinin Görüşü ve Değerlendirmemiz:
Maliye İdaresi, ihalenin feshi ve sözleşmenin iptali nedeniyle söz konusu ihale kararına ve sözleşmeye ilişkin olarak tahsil edilen damga vergisinin iade edilip edilmeyeceği konusunda ilan ettiği özelgelerden anlaşılan hususun; “Damga vergisinde vergiyi doğuran olayın kağıtların düzenlenerek hukuken tekemmül etmiş olması ve imzalanmak suretiyle hukuken tekemmül eden ve verginin konusuna giren bir kağıdın hükmünden, istifade edilmemiş olmasının veya kısmen istifade edilmiş olmasının, o kağıdın bir hususu ispat ve belli edebilecek belge olma vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi kağıt tekemmül ettikten sonra, kağıda konu muamelelerin feshedilmiş olmasının vergilendirmeyi etkilemeyeceği, o kağıdın bir hususu ispat veya belli edebilecek belge olma vasfını ortadan kaldırmayacağı, kağıtların sonradan hükmünden yararlanılmaması halinde bu kağıtlar için ödenmiş bulunan verginin iade edileceğine dair Kanunda bir hüküm bulunmadığı, ihalenin feshi ve sözleşmenin iptali nedeniyle söz konusu ihale kararına ve sözleşmeye ilişkin olarak tahsil edilen damga vergisinin iade edilmesinin kanunen mümkün olmadığı” şeklinde cevaplamış ve karar bağladığı anlaşılmıştır. Uygulamayı bu yönde geliştirmeye çalışmıştır.[2]
Anlaşıldığı üzere, Maliye İdaresi’nin kurulu sözleşmelerin herhangi bir şekilde ( Kanuni düzenleme veya taraf iradelerinin sonucunda) fesih edilmesi veya iptale konu olması halinde, iptal edilen hükümler veya sözleşmenin gerçekleşmeyen kısmına isabet eden damga vergisi tutarının red ve iade edilmesinin mümkün olmayacağı hususunda görüş açıklamıştır. Ancak İdare anılan Özelgedeki görüşü, vergisel uygulamada müphem ve tereddüdü mucip görünen bir husus üzerine açıklandığı dikkate alındığında, Vergi Usul Kanun’unun 369. maddesi düzenlemesi gereği, anılan özelge açıklamaları yargı mercileri nezdinde bağlayıcılığı olmadığı gibi İdarenin görüş değişikliği dolayısıyla da farklı uygulamaların yürütülebileceği açıktır. Bu nedenle, yargı mercilerince yapılacak hukuki bir değerlendirmede kapsamında özelge hükmünün bir geçerliliğinin olmayacağı, amir hükmün gereğidir.
Konu Olaya İlişkin İçtihat ve Sonuç Değerlendirmemiz:
Yapılan araştırma verilerindeki sonuç açıklamalarında ve tecrübe edilen içtihatlarda, konuya ilişkin yeknesak işler içtihat çatısının oluşmadığı, birbiriyle çelişen çoğunlukla kararın olduğu saptanmıştır. Ancak konunun çözümüne ilişkin gerek kendi nezdimizde yürüttüğümüz uyuşmazlık çözümlerinde, gerekse üst yargı mercilerinin hakim açıklamalarındaki, mer’i hususlar bu bölümde mevzuat gerekçeleriyle değerlendirilmiştir.
Makalemizin ilgili bölümünde, Maliye Bakanlığının görüşüne yer verilmiştir. Konu hususa ilişkin Danıştay aksi yönde içtihatlar kurmuştur. Örneğin sonradan iptal edilen kağıtlar için ödenen Damga Vergisi’nin iade edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay 9. Dairesi, vergi idaresinin görüşünün aksi yönünde karar vermiştir;
“…kiralama işine ilişkin ihale kararının belediye meclisince iptal edilerek işin başka kişiye ihale edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda söz konusu ihale kararı yasa hükmü gereğince bir hususu ispat etmek niteliğini kaybettiğinden ortada damga vergisi yükümlüğünü doğuracak nitelikte bir belge bulunmadığından yükümlü temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür. Bu durumda uyuşmazlık konu ile kararının tarafları bağlayacağı bir hukuki niteliği bulunmadığı gibi, belli bir hususu ispat etme özelliğini de kaybetmiş olması nedeniyle damga vergisi yükümlülüğünü doğuracak nitelikte bir belgeden söz etmek mümkün olmadığından …” şeklinde içtihat kurmuştur.
Damga vergisine konu işlemlerde, diğer vergi türlerinden farklı olarak işlemin dayanağı belgenin hukuki durumu olduğu, söz konusu belgenin ispat hükmünü tam ve tüm olarak yerine getirebilir olması gereklidir. Bu nedenle, belgenin hukuki dayanak olması halinden uzak olması durumunda söz konusu verginin de yersiz alındığına ve verginin oluşuma dayanak durumun tekemmül etmediğine yorum getirmek mümkündür. Ki bu durumu yargı mercilerinin de bu haliyle değerlendirdiği, mükellefler lehine yorumlayıp içtihat kurduğu tecrübe edilmiştir.
Son tahlilde, ihale uygulama mevzuatı ve damga vergisi mevzuatı yeniden gözden geçirilerek, konuyla ilgili uygulamalar vergisel işlemler uyumlaştırılmalı, İdarece yapılacak düzenlemeler açık, anlaşılır, kesin ve makul tanımlamalar yapılmalı, tanımlar ve kavramlar arasındaki çelişkiler giderilmeli, bir mevzuatta yapılan değişiklik, düzenleme ve güncellemenin diğer mevzuatın bağlantılı hükümlerine de yansımasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, yeknesak işlem silsilesi sağlanarak, vergi güvenlik müessesi ihdas edilmelidir. Bu neticede, mükellef ve İdare arasındaki uyuşmazlıkla asgari seviyeye indirilerek, dava konusu işlem sayısı azaltılacak, İdarenin işler kabiliyeti artırılarak, vergileme politikası optimum seviyelerde sağlanmış olacaktır.
Konu hususa ilişkin Tabi bu Makalememizde belirtilen açıklamaların ötesinde müphem ve tereddüde mucip hususların varlığı bilinmekle beraber, ilave uyuşmazlık hallerine yine hukuksal ve mevzuatsal gerekler üzerinden yapılacak değerlendirmeler ile aşılabileceği kanaatindeyiz.13.01.2023
“Bu makale, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında kaleme alınmış olup eser niteliği taşıdığından, eser sahibinin yazılı izni olmadan çoğaltılması, farklı mecralarda kullanılması veya kaynak gösterilmeden paylaşılması halinde anılan Kanundaki diğer koruma hükümlerinden de yararlanılarak kişi/kişiler hakkında işlem tesis edilmesi talep edileceği bilinmelidir.”
KAYNAKÇA;
- 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu
- 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u
- 17 ve 30 Nolu Damga Vergisi Tebliğleri
- Gelir İdaresi Özelgeleri/Muhtezaları
- Anılan Emsal Yargı İçtihatları