Bu makalemizde, 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 21 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 93’üncü maddesine ilave edilen “varlık barışı” düzenlemesinin vergi incelemelerinde tespite konu edilebilecek “Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri adına görünen varlıklar” üzerinde yaptıkları tasarruflara etkisi hakkında Maliye İdaresinin düzenlemeleri ve tecrübe edilen yargı kararları işlemleri ışığında değerlendirmeler yapılacak olup konuya ilişkin açıklamalara bu makalemizde yer vereceğiz.
Hatırlandığı üzere, “varlık barışı” müessesinin ihdasına ilişkin düzenlemeleri derleyen ve detaylıca açıklamasına yer verilen aynı konulu makalemizde[1], düzenleme hükümleri mukayese edilerek derlenmiş, siz okurlarımızın istifadesine sunmuştur. Anılan Kanun düzenlemesi kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığına “Hazine ve Maliye Bakanlığı, madde kapsamına giren varlıkların Türkiye’ye getirilmesi ve bildirimi ile işletmeye dâhil edilmelerine ilişkin hususları, bildirime esas değerlerin tespiti, bildirimin şekli, içeriği ve ekleri ile yapılacağı yeri, maddenin uygulanmasında kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” hususlarında yetkili verilmiş olup söz konusu yetki kapsamında, işlemlerin yapılma esas ve içeriklerini “1 Seri No’lu Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Genel Tebliğ” ile düzenlenmiştir. Bu Makalemizde yapılacak değerlendirme ve görüşlerimize dayanak durumumun oluşumu, ilgili Kanun düzenlemeleri ve söz konusu Tebliğ belirlemeleri esasında oluşturularak açıklanacaktır.
Düzenlemeye ilişkin olarak anılan Tebliğde, Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen yetki esasında mükellefler lehine diğer hususlardan farklı ilave bir düzenleme yapılmıştır. Aynı konuda kaleme aldığımız önceki makalemizde, bu yönde bir açıklama içeren çalışmamızın olduğun paylaşmıştık. Bu makalemizle, konuya farklı bir bakış açısı kazandırarak yapılan Tebliğ düzenlemesindeki hususun, dikkate alınmasını ve düzenlemeden faydalanılmasını sağlamak hedeflenmiştir. Açıklamasını belirtiğimiz durum, şirketlerdeki (sermaye şirketlerindeki) ortakların ve yöneticilerin, şirketten vergi dışında bırakarak çektikleri varlıkların veya tasarrufların, vergisel sürece etkileri ve “varlık barışı” müessesinin düzenlemeleri gereği, çekilen varlığın vergileme dışında bırakılıp bırakılamayacağı, korunma sağlayıp sağlayamayacağı hususlarında değerlendirme yapılacaktır.
Anılan Tebliğin “ortak hükümler” bölümünün “Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri adına görünen varlıkların durumu” başlıklı 7.maddesinde; şirket ortaklarının, kanuni temsilcilerinin hatta vekillik ilişkisi içerisindeki kişilerin dahi şirketten çektikleri varlıklar için Kanun kapsamında bildirim yapılması durumunda, söz konusu varlıkların için de vergi incelemesi ve tarhiyatın yapılmayacağı yönünde düzenleme yapıldığı anlaşılmıştır. Konuyu daha anlaşılır kılmak maksadıyla detaylandırmak gerekirse; şirket ortaklarının, şirketten kullandıkları bedeller (varlıklar) dolayısıyla, mevzuat düzenlemeleri gereği, ilgili şirketin gelir vergisi Kanun’unun 94. Maddesi gereği stopaj yükümlülüğü olduğu ve bu tutarların ayrıca yasal defter kayıtlarında takibinin yapılması gerektiği bilinmektedir. Anılan düzenlemeden faydalanılması halinde, ortağın, yöneticinin, temsilcinin veya bu yönde ilişki içinde olan kişilerin, şirketten vergilemesini yapmadan çektiği bedeller(varlıklar), defterlere bu yönde işlenmeyen tutarlar, kar dağıtım gereklerine uygun olmadan yapılan dağıtımlar, dağıtılmış kar sayılacak nitelikte sayılan bedeller için şirkette kayıt dışı bırakılan bedelin herhangi bir inceleme sürecinde tespit edilmesi halinde, vergi veya cezası dolayısıyla herhangi bir tarhiyat yapılmayacaktır. Bu düzenleme dolayısıyla, mükelleflerin “varlık barışı bildirimlerinde” ilgili hususun işlenmiş hali ile tesvik edici belge içeriğinin birbiriyle örtüşmüş ve ispata müessir olması önem arz etmektedir. Bu durumun neticesinde, verimli bir bildirim yapılması sağlanmış olup muhtemel inceleme sürecinde husus ispatıyla ortaya kolaylıkla ortaya konabilecektir.
Düzenlemeden yararlanılma hususunda hangi tarafın (şirketin/ortak türünden tasarruf sahibi) bildirimde bulunması gerektiği yönü de ayrıca önem arz etmektedir. Bu konuda yine anılan Tebliğde düzenlemesinde, ilgili tarafların “varlık barışı” düzenlemesinden faydalanması için söz konusu bildirimin, ilgili muhatap şirket tarafınca yapılması gerektiği yönünde açıklanmıştır. Bu gerek dolayısıyla, makale konumuzun ana temeli olan tasarruf sahiplerinin, ilgili şirketten kullandıkları ve kayıt dışı bıraktıkları varlıklar için “varlık barışı” bildiriminin yine anılan şirketlerce bildirilmesi gerekmektedir.
Diğer değerlendirilmesi gereken bir husus ise “varlık barışı” bildiriminde, bildirim yapılma son süresi ile ilgili bildirime konu varlığın tesvik edici belgeye bağlanması gerektiği son süre hakkındaki karmaşıklığına ilişkindir. Bilindiği üzere, ilgili bildirimin son faydalanma tarihinin anılan Kanun düzenlemesi gereği 30/06/2022’dir. Bildirimden anlaşılması gereken, ek form taslaklarının Vergi Dairesi kayıtlarına girmesini sağlamak üzere elektronik ortamda yapılan veri belgelerdir. ilgili bildirimin ispatına müessir tevsik edici belgenin temini veya sağlanmasına ilişkin son sürenin tayinine ise anılan Kanun veya ilgili Tebliğde belirlenmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle, tevsik edici belgenin sağlanmasına ilişkin 30/06/2022 tarihi son süre olarak kriter alınmasa da makul olağan bir sürenin dikkate alınarak, tevsik edici belgenin sağlanması gereklidir. Anılan Kanun düzenlemesinde tevsik edici belgenin teminine ilişkin, kısıtlayıcı bir süre belirtmese de Kanun’unu gerekçe metni düzenlemesi ve uygulamadaki işlemlerin birbirine etkisi dikkate alındığında, Maliye İdaresinin ilgili bildirimin kontrolü öncesinde veya muhtemel herhangi bir vergi incelemesi öncesinde tevsik edici bir belgeye bağlanması gerekli ve beklenmektedir. Bu nedenle başvuru yapacakların, “varlık barışı” bildirini tevsik edici belgeye bağlamaları sürecini, bildirim tarihi ile tevsik edici belgeye bağlama tarihlerinin yakın tarihli planlanması, Kanun’unun ruhuna ve konuluşundaki amaca hizmet edecektir. Böylece, kişilerin/kurumların “varlık barışı” bildirimleri, Kanuni düzenlemelere uygun hal alacak olup, aksi herhangi bir hukuki tekemmül oluşmayacaktır.
Aynı konulu, önceki makalemizde de değindiğimiz üzere, “varlık barışı” düzenlemelerinin yapıldığı Kanun ve mer’i Tebliğ düzenlemelerinin, mükelleflere büyük avantaj ve menfaat sağladığını bir kez daha hatırlatarak ifade etmeliyiz. Bu nedenle, kişi/kurumların düzenlemeden 30/06/2022 tarihine kadar yaralanmalarının büyük bir fırsat olacağı kanaatindeyiz. Son iki gün…
KAYNAKÇA;
- 7326 Sayılı Kanun
- 7326 Sayılı Kanuna ilişkin Tebliğ düzenlemeleri
- 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u
- Gelir İdaresi Özelgeleri/Muhtezaları
- Emsal Yargı İçtihatları